2018

Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu bünyesinde yer alan Kardeş Türküler projesi, “halkların kardeşliği”ne müzikal bir çerçeveden vurgu yapıyor. Anadolu, Trakya ve Mezopotamya halk şarkılarını, kendi kültürel bağlamlarını dikkate alarak, orijinal dilleriyle yorumlamaya çalışırken, çokkültürlü bir coğrafyada kardeşlik içinde bir arada yaşama umudunu dile getiriyor.

Kardeş Türküler Projesi çerçevesinde, Anadolu ve çevresinde yaşayan farklı dil ve inançlara sahip halkların şarkıları üzerine araştırmalar yapılıyor, geleneksel şarkılar ve geleneksel formlara dayanarak üretilen besteler, projenin düzenleme anlayışı çerçevesinde yorumlanıyor.



Proje, ilk kez 1993 yılında Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü'nde hazırlanan bir konser çalışması olarak gündeme geldi. Bu konserin repertuvarı, Türk, Kürt, Azeri ve Ermeni şarkılarından oluşuyordu. Daha sonraki dönemlerde, değişik kültürlere ait şarkı ve danslara da yönelindi ve repertuvar zenginleştirildi: Laz, Gürcü, Çerkez, Çingene, Makedon, Alevi... şarkıları ve dansları icra edildi.

Kardeş Türküler Projesi'nde icracı olan müzisyen ve dansçılar, 1995'te kurulan Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu'nun (BGST) kurucuları arasında yer aldılar. Projenin bundan sonraki çalışmaları, konserleri, dans müzik gösterileri ve albümleri BGST çatısı altında sürdürüldü.

İlk albüm, 1997'de Kalan Müzik tarafından yayınlandı. “Kardeş Türküler” adı verilen bu albümde, Anadolu ve Mezopotamya'daki müzik geleneklerinin ürünlerinden örneklere yer verildi. Proje kapsamında yaklaşık dört yıl boyunca verilen konserlerden seçkiyle oluşturulan albümde çokkültürlülük ve halkların kardeşliğine vurgu yapıldı.

1998 yılında, İstanbul'da özel bir radyonun yaptığı dinleyici anketinde 'yılın grubu' seçilen Kardeş Türküler kadrosu, ikinci albümünü daha lokal ve spesifik bir projeye ayırdı: 'Doğu' (Kalan,1999). Anadolu'nun doğusu ile Mezopotamya coğrafyasını kapsayan, çokkültürlülüğün ve kültürler arasındaki geçişkenliğin vurgulandığı ‘Doğu'da projenin ilk bestelerinden birine de yer verildi.

Folk Roots dergisinin Temmuz 2000 tarihli sayısında tanıtımı yapılan 'Doğu' albümü, aynı dönemde İngiltere'de yayın yapan Radio Not-Wonderful'un listesinde 4. sırada yer aldı. 2000 yılının Şubat ayında, Jérôme Cler'in hazırladığı ve Cité de la Musiques / Actes Sud tarafından Fransa'da yayınlanan 'Musiques de Turquie' adlı kitabın cd ekinde, albümden iki şarkıya yer verildi.

'Doğu' albümünden bir şarkı, Songlines dergisinin Anadolu müziklerine ayırdığı Ekim sayısının eki olan karma albümde yer aldı. Yine Folk Roots dergisinin Ocak-Şubat 2001 sayısındaki karma albümde 'Doğu'dan bir şarkıya yer verildi.

Aynı derginin Ağustos-Eylül 2002 sayısında Kardeş Türküler'le yapılan bir söyleşi yayınlanırken; Almanya'da yayınlanan Folker! dergisi de, Mayıs-Haziran 2002 tarihli sayısında toplulukla yaptığı bir söyleşiye yer verdi.

Kardeş Türküler Projesi, yaşadığı coğrafyanın çok-kültürlü, çok-etnili yapısını, Türkiye'de çekilen ilk Türkçe-Kürtçe video kliple de (Kara Üzüm Habbesi) gündeme getirmeye çalıştı. Kültürler arasındaki alışverişin müzikal alanda bir örneği olarak düşünülen bu şarkının video klibi, bir 'ilk' olması itibariyle ana haber bültenlerine konu olduysa da, Türkçe dışındaki dillerde yayın yapma konusunda kendi kendini sansürleyen ulusal kanallarda pek gösterilmedi; ama kardeşlik ve barışı önemseyen çevrelerden olumlu tepkiler aldı. Projenin ikinci klibi, Kürtçe bir iş şarkısı olan “Mîrkut”a çekildi. Bu klipte Bgst'li dansçıların Mîrkut şarkısı için hazırladığı ve dans-müzik gösterilerinde icra edilen dansa yer verildi.

Avrupa'da yaşayan ünlü Kürt müzisyen Şivan Perwer'in Eylül 2000'de piyasaya çıkan 'Roj û Heyv' (Güneş ve Ay) adlı albümünün müzik yönetmenliğini ve düzenlemelerini üstlenen Kardeş Türküler kadrosu, daha sonra Yılmaz Erdoğan ve Ömer F. Sorak'ın yönetmenliğini yaptığı 'Vizontele' ve Yılmaz Erdoğan'ın yönettiği ‘Vizontele Tuuba' filmlerinin müziklerini hazırladı. 'Vizontele' filminin müzikleri 2001'de, 'Vizontele Tuuba'nın müzikleri ise 2004'te film müziği albümü olarak Kalan Müzik etiketiyle yayınlandı.

'Vizontele' film müziği, Ekim 2001 tarihinde 38.si düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 'En İyi Film Müziği' ödülünü aldı. Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) tarafından da aynı ödüle lâyık görüldü.

2002 yılında, yine çokkültürcülük konseptiyle hazırlanan 'Hemâvâz' (Kalan, 2002) albümü, Avrupa baskısıyla da (Connecting Cultures, 2003) uluslararası dinleyiciye ulaştı. Projenin son albümü “Bahar” yine Kalan Müzik etiketiyle 2005'te çıkarıldı. “Bahar” albümünde Anadolu, Trakya ve Mezopotamya halkları için “yeniden doğuş”u simgeleyen bahar bayramları şarkılarına ve bir arada yaşama umuduna vurgu yapıldı.

Konserler / Gösteriler

Kardeş Türküler, 1994 yılından beri Türkiye içinde ve dışında birçok konser verdi, festivallere katıldı. İstanbul, Kocaeli, Düzce, Samsun, Ankara, İzmir, Mersin, Bursa, Altınoluk, Denizli, Adana, Antakya, Urfa, Mardin, Antep, Diyarbakır, Eskişehir, İzmit, Van, Hakkari, Varto, Çanakkale, Batman, Tunceli ve Kıbrıs'ta verilen konserlerin sayısı 130'u geçti. Anadolu'ya düzenlediği turnelerinin yanı sıra Türkiye'de düzenlenen kültür ve sanat festivallerine ve üniversitelerin çeşitli etkinliklerine de katılan Kardeş Türküler, zaman zaman farklı sanatçılarla da sahne paylaştı. Ermeni duduk ustası Civan Gasparyan ile birlikte çıkılan İstanbul konseri bu ortaklıklardan biriydi.

2000 yılından itibaren her yıl Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda sergilenen Kardeş Türküler dans-müzik gösterilerinde Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü öğrencileri ve birçok sanatçı aynı sahneyi paylaştı. Aynur, Hakkari Dengbêjleri, Cemil Topuzlu'da bir araya gelinen sanatçılar arasındaydı.

Avrupa'da da çeşitli festival ve etkinliklere katılan ve turneler düzenleyen Kardeş Türküler Projesi, 1998'den beri Hollanda'da (Rotterdam, Amsterdan, Utrecht, Den Hag), İsviçre'de (Zürich, Münchenstein), Belçika'da (Gent, Roeselare, Leopoldsburg, Dendermonde, Genk, Brüksel), İngiltere'de (Londra), Almanya'da (Leverkusen, Kemnade-Bochum, Stuttgart, Münih, Berlin, Köln, Hamburg, Frankfurt, Dortmund, Rudolstadt, Essen), Fransa'da (Paris, Strasbourg, Lyon), İspanya (Cartegena) ve Avusturya'da (Viyana) 60 konser verdi. Turks Muziekfestival (Hollanda), Intercultureel Torrepoort (Belçika), Culturele Week Turkije (Hollanda), Kemnade International (Almanya), Kopru (Bridge) Turkije Festival (Hollanda), 3e Strasbourg-Mediterranee (Fransa), Rudolstadt (Almanya), Cartegena (İspanya), Şimdi-Now (Belçika, Almanya), Stimmen (İsviçre) festivallerine bazen konser bazen dans-müzik gösterisi formatıyla katıldı.


Sesler Bir Arada….

Kardeş Türküler Projesi, 2006 Haziran'ında Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda sergilediği gösterisinde İstanbul ve Diyarbakır'daki amatör korolar ve müzisyenlerle sahneyi paylaştı ve 140 kişinin sahneye çıktığı bir dans-müzik gösterisi sundu. Gösteri, farklı dil, din ve kültürlerin bir arada yaşama isteğinin sahne üzerinde daha somut ifade edilebileceği bir gösteri projesi olarak gündeme geldi.
Gösteride, BGST ve Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü (BÜFK) ile birlikte, Ermenice şarkılar söyleyen Sayat Nova Korosu, Laz Kadın Korosu Dalepe Nena, Roman müzisyenler Sarıköylü Tevfik ve Arkadaşları, Diyarbakır Belediyesi Çocuk Korosu ve Mitrib çocuklardan oluşup Diyarbakır Sur Belediyesi çatısı altında çalışmalarını yürüten Gêdén Bajer Ritim Topluluğu sahne aldı. Kardeş Türküler bu “Sesler Bir Arada…” ile,

dayanışma yoluyla ortak bir gösteri hazırlamayı ve "toplumsal barış" talebini daha güçlü bir şekilde ifade etmeyi hedefledi. Önümüzdeki dönemlerde, Kardeş Türküler projesi çerçevesinde, amatör müzik çalışmaları yapan grup ya da topluluklarla birlikte araştırmalar yapılması; bu araştırmalardan çıkacak sonuçların çeşitli dergi, kitap vb. yayınlar aracılığıyla kamuyla paylaşılması ve düzenleme deneyimlerini birlikte geliştirerek; ortaya çıkacak ürünlerin “Sesler Bir Arada” projesinde olduğu gibi birlikte sergilenmesi planlanıyor.

Kardeş Türküler Projesi'nin Müzikal Olanakları

Tüm bu konserlerin yanı sıra gidilen şehirlerde dinleyicilerin katıldığı pekçok söyleşi düzenlendi ve Kardeş Türküler Projesi, dinleyicilerin yorum ve soruları çerçevesinde tartışıldı. 2005'ten bu yana “Kardeş Türküler Projesi'nin Müzikal Olanakları” başlıklı bir sunumla, on yılı aşkın bir sürede edinilen düzenleme deneyimleri, Kardeş Türküler düzenlemelerinden örnekler dinletilerek dinleyicilere aktarılıyor. Sunumun sonunda bazı şarkılar izleyicilerle birlikte seslendiriliyor. Bu sunum bu güne kadar Diyarbakır , İstanbul ve Ankara'da gerçekleştirildi. Önümüzdeki dönemde de çeşitli üniversite kampüslerinde ve etkinliklerine taşınmaya devam edilecek.


Metin Kemal Kardeşler Dersim'in Pülümür ilçesine bağlı üç haneli bir dağ köyünde dünyaya geldiler. Çocukluklarının ilk yıllarını Erzincan'da geçiren kardeşler daha sonraları ise yazları Dersim'de köyde, kışları Erzincan'da olmak üzere yaşamlarını sürdürdüler. Bu onlara iki ayrı kültüre de tanıklık etme imkanı sağladı. Bu yüzden Erzincan'da konuşulan Türkçe'yi de, Dersim'de konuşulan Zazaca'yı da kendi dilleri saydılar. İlk, orta ve lise eğitimlerini Erzincan'da tamamladılar.
Kemal Kahraman 1983 yılında İstanbul Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Ancak 1984 yılında bu okulu bırakarak Ankara'da ODTÜ Felsefe bölümüne başladı.
Metin Kahraman ise 1984 yılında Marmara Üniversitesi, Basın Yayın Yüksek Okulu, Radyo Televizyon bölümüne girdi. 1985 yılında da, bu okulda okuyan bir kaç arkadaşıyla birlikte Grup Yorum'u kurdu. Aynı yıllarda Kemal'de Ankara'da çeşitli amatör müzik gruplarında yer aldı. 1991 yılında tekrar bir araya gelen kardeşler 1993'te iki yıllık çalışmalarının ürünü olan "Deniz Koydum Adını" adlı ilk albümlerini gerçekleştirdiler.



Daha sonra Kemal eğitim amacıyla Almanya'ya yerleşti. Metin'de zaman zaman Almanya'ya giderek birlikte müzik çalışmalarını sürdürdüler. 1995 yılında kayıtlarını Berlin ve Türkiye'de gerçekleştirdikleri ikinci albümleri "Renklerde Yaşamak" bu sürecin ürünü oldu. 1990 yılından itibaren Dersim ve Erzincan yöresinde derleme çalışmaları yaptılar.
Bölgenin tarihi ve sözlü edebiyatı, inançları, günlük yaşamı, adetleri, müziği gibi çeşitli konuları içeren bu çalışmaların ilk ürünü de Zazaca, Türkçe ve Kurmanci olmak üzere, o yörede konuşulan dillerde yaşlıların kendilerinin çalıp söyledikleri türkülerden oluşan "Yaşlılar Dersim Türküleri Söylüyor" albümü olmuştur. Bu albüm, derleme çalışmaları yapanlara güzel bir örnek oluşturmuş ve olumlu tepkiler almıştır. Albüm aynı zamanda kendi türünde belgesel bir çalışma niteliğindedir. 1990 yılında, kayıtlarını Berlin'de gerçekleştirdikleri albümleri "Ferfecir" ile yeniden dinleyicileriyle buluşan kardeşler, halen Berlin'de yaşamakta ve çalışmalarını bu şehirde sürdürmektedirler.
Kardeşler 1997'den beri birlikte müzik yaptıkları Serdar Keskin ve 1995'te Berlin'de tanıştıkları Dorethea Marien'i en önemli müzik ve yol arkadaşları olarak görüyorlar. Besteleri ve şarkı sözleri kendilerine ait olan Metin & Kemal Kahraman kardeşlerin çalışmaları başka müzisyenler tarafından da seslendirilmiştir. Her ikisi de saz, cura ve gitar çalmakta ve şarkı söylemektedir.

Neşet Ertaş,  halk ozanı ve halk müziği şarkıcısı. Abdallık geleneğinin son büyük temsilcisi. Yaşar Kemal, Ertaş'ı "Bozkırın Tezenesi" olarak adlandırmıştır.

Babası bağlama ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Ertaş'tır. 8 yaşına kadar doğduğu köy olan Kırtıllar Köyü'nde yaşamış, sonrasında ailesi ile birlikte İbikli Köyü'ne yerleşmişlerdir. 12 yaşındayken annesi Döne'yi kaybetmiştir. Babası Muharrem Ertaş, Yozgat'ın Kırıksoku Köyünden Arzu isminde bir kadınla evlenince bir süre bu köyde yaşadıktan sonra Yozgat'ın Yerköy ilçesine yerleşmişlerdir. Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin düğünlerinde sazı ile türküler söylemeye başladı. Ertaş, etkilendiği tek kişinin babası Muharrem Ertaş olduğunu söyler. Bu durumu şu şekilde ifade eder; "Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız.".



Neşet Ertaş, Kırşehir ve ardından 2 yıl da Kırıkkale'de bulunduktan sonra 1957 yılının sonunda İstanbul'a gelerek Şen Çalar Plak'ta ilk plağını Neden Garip Garip Ötersin Bülbül adı ile babası Muharrem Ertaş'a ait bir türküyle çıkarır. Halk tarafından çok beğenilen bu plağı diğer plak, kaset ve halk konserleri takip eder. 2 yıl İstanbul'da çalıştıktan sonra Neşet Ertaş Ankara'ya yerleşir ve sahne hayatına burada devam eder. 1962'de İzmir Narlıdere'de askerliğini yapar. Askerliğini yaptıktan sonra Ankara'da çalıştığı gazinoda Leyla isminde bir kızla tanışır ve hemen evlenir. Babası Muharrem Ertaş, Neşet'in bu evliliğine şiddetle karşı çıkar. Bu olaylardan sonra Neşet Ertaş ve Muharrem Ertaş uzun yıllar konuşmazlar. Neşet Ertaş ve Leyla Ertaş'ın bu evlilikten Döne, Canan adında iki kız ve Hüseyin adında bir erkek çocukları olur. 7 yıl evli kaldıktan sonra 1970'lerin başlarında ayrılırlar. 1978 yılında alkol ve sigara kullanımından dolayı parmaklarından felç geçirir ve işsiz kalır. Kardeşinin daveti üzerine Almanya'ya gider. Tedavi olur. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı uzun bir süre Almanya'da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle sahne hayatına geri dönmüştür.
Demirel zamanında kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' unvanını; "O dönem Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım." diyerek geri çevirmiştir. Halk bu tavra destek vermiş ve Neşet Ertaş âdeta yaşayan bir efsane olmuştur. Unesco Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanterlerden Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanterine alınarak yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuvarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüş, bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuvarlarda ders olarak okutulmuştur. Hayatı ve eserleri Doç. Dr. Erol Parlak tarafından iki ciltlik bir kitap hâlinde yayımlanmıştır.
 25 Eylül 2012 tarihinde İzmir'de tedavi gördüğü hastanede ileri evrede prostat kanseri nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Cenazesi Kırşehir Bağbaşı Mezarlığında toprağa verilmiştir. Mezarı ise babası Muharrem Ertaş'ın yanındadır. Mezar taşında ise ''Sakin ol ha, insanoğlu. İncitme canı, her can bir kalp, Hakk'a bağlı. İncitme canı, incitme.'' yazılıdır.
Neşet Ertaş’ın adı Kırşehir'deki caddelerde, okullarda bulunmaktadır, ayrıca babası Muharrem Ertaş’la birlikte bir de anıtı bulunuyor. Dünyada robot heykeli yapılmış ilk saz sanatçısıdır. Android heykeli dünyaca ünlü heykel sanatçısı Adil Çelik tarafından yapılmış, Kırşehir Neşet Ertaş Gönül Sultanları Kültür Evi'nde yerini almıştır.


1975 yılında Diyarbakır’da doğan Mehmet Atlı ilk ve ortaöğrenimini Diyarbakır ve Ankara’da tamamladı. Ergani kökenli ve on çocuklu bir ailenin altıncı çocuğudur. Ergani, Diyarbakır ve Elazığ-Maden kültürünün özelliklerini bir arada barındıran ve Kurmanci, Zazaki ve Türkçe’nin konuşulduğu bir yöredir. Atlı, bu dillerin konuşulduğu bir aile ortamında ve Diyarbakır’ın Bağlar semtinde Çüngüşlü Türkmen, Balkan ya da Kafkas göçmeni Türk; Mardinli, Batmanlı Arap, Zazaca ve Kurmanci konuşan Kürt ailelerle; alevi demiryolcu ailelerin bulunduğu çok kültürlü bir mahallede yetişmesini şans olarak değerlendirmektedir.



Çocukluk yıllarından itibaren müziğe, enstrümanlara, mahalle düğünlerine ilgi duydu. Abilerinin yardımıyla değişik müzik türleriyle tanıştı; bağlama, mandolin ve org çalmaya başladı.

Amatör okul gruplarında bağlama çalarak başladığı müzik hayatını, 1993 yılında üniversite sınavını kazanarak mimarlık eğitimi almak üzere gittiği İstanbul’da Koma Denge Azadi ile profesyonel olarak sürdürdü. Grubun 1994’te yaşadığı dönüşüm sonucu oluşan yeni kadrosunda, besteci, şarkı sözü yazarı ve solist olarak yer aldı. Aynı süreçte gitar çalmaya başladı. Kısa süreli bir solfej ve armoni eğitimi dışında akademik müzik eğitimi almadı.

1994-1999 yılları arasında grubun yurtiçinde ve yurtdışında sahne aldığı pek çok programda ve konserde bulundu. Koma Dengé Azadi’nin 1995 tarihli “Welaté min” ve 1998 tarihli “Fedi” adlı albümlerinin kayıtlarında yer aldı. Grubun, sevilen “No Çi Halo”, “Fedi”, “Mihemedo”, “Megri”, ” Dile Xemgin”, “Ez te baş nas dikim”, “Bejné” gibi pek çok şarkısına besteci ve söz yazarı olarak imza attı.

Sanatçı bu albümlerde arkadaşlarıyla birlikte Kürt Müziği’nin geleneksel kaynakları ile ilişki kurmaya çalışarak halk şarkılarının batı enstrümanları ile icra edilmesi ve bu eserlerin çokseslendirilmesi, şarkıların orijinal dokularından beslenen varyantlarla zenginleştirilmesi konularında çalışmalar yaptı. Öte yandan, modern Kürt şiirinin seçkin örneklerini besteleme uğraşına girişti. Fedi, Mihemedo, Keçikek ve Megri gibi şarkılar bu çabanın ürünleridir. Bir yandan da şarkı sözleri yazmaya başlayan müzisyen, giriştiği, Kurmanci ve Zazaca olarak güncel bir şarkı sözü dili yakalama uğraşını bugün de sürdürmektedir.

1997 ile 2000 yılları arasında Koma Dengé Azadi ile çalışmaları sürerken bir yandan da Ferda Ereren yönetiminde, Marmara Üniversitesi Konservatuar Bölümü öğrencilerinden oluşan “Üç Deniz Topluluğu” nda Çoksesli Anadolu Müziği çalışmalarına enstrümanist olarak katıldı.

Koma Dengé Azadi’nin 1999’daki dağılışının ardından üniversite eğitimini tamamlayarak Diyarbakır’a yerleşti ve mimarlık ofislerinde mimar olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde müzik çalışmalarını solo olarak sürdüren sanatçı albüm hazırlıklarına da Diyarbakır’da başladı. Diyarbakır’da yaklaşık iki yıl süreyle kaval sanatçısı İrşad İpek’le birlikte Kebikeç Kültür Merkezi’nde düzenli olarak akustik dinletiler verdi.

2003 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Mimarlık Tarihi ve Kuramı alanında master yapmak üzere tekrar İstanbul’un yolunu tuttu. Bu alandaki akademik çabası hala sürmektedir.

Aynı yıl Metin-Kemal Kahraman, Serdar Keskin gibi müzisyenlerle birlikte Lizge Müzik Atölyesi’nde yer aldı. Fedi’nin kayıtlarından beri beraber çalıştığı müzisyen Sinan Zarakolu ve Serdar Keskin’le ve atölyenin diğer emekçileriyle birlikte hazırladığı ilk solo albümü “Jahr: Stranen Be Zeman u Be Ziman” adıyla ve Lizge Müzik etiketiyle 2003 yılında yayınlandı.

Jahr’da, gitarı merkeze alan bir düzenleme anlayışı ile söz ve müzikleri çoğunlukla kendisine ait olan ve günlük hayatta konuşulan Kürtçe’nin olanakları ile kentli bireyin sorunlarına yaklaşmayı deneyen pop şarkıların yanı sıra, modern Kürt şiirinin etkili kalemlerinden Arjen Ari’nin şiirlerine yaptığı besteler yer aldı. Geleneksel müziğin birikimi üzerine inşa etmeye çalıştığı yenilikçi şarkılarda, batı müziğinin değişik formları ile de ilişki kuran ve büsbütün belli bir tarza yaslanmamayı tercih eden sanatçının, zengin melodileriyle dikkat çeken ilk solo denemesi Jahr, geniş bir genç dinleyici kitlesi tarafından sevildi.

Mehmet Atlı, şarkı formundaki bu çalışmalarının dışında 1998 yılında yönetmenliğini M. Hakan Demiralay ve İsmail Sancak’ın yaptığı “ Hayalet” adlı belgeselin ve 2004 yılında Seyri Mesel Tiyatrosunun Erdal Ceviz’in yönetmenliğinde sahnelediği “Mesela Ne Kadar Uzax?” adlı oyununun müziklerini yaptı. Şarkılarından “No Çı Halo” ABD’de Zaza kültürü üzerine yapılan bir belgeselde, “Wey Gidi” ise Kürt göçmenleri konu edinen bir Alman filminde kullanıldı. Son olarak, Mezopotamya Kültür Merkezi oyuncularının, Apo Kaya’nın yönetmenliğinde sahnelediği ve kadının evrensel sorunlarını görsel malzemeye ve dansa dayalı bir performansla tartışan “Be Zeman u Be Ziman” adlı oyuna; yine MKM oyuncularından Kemal Orgun’un yazıp oynadığı “Nobedaré Deriyé Cinneté” adlı tek kişilik oyuna Jahr’daki müzikleri ile destek oldu. Sanatçının kimi şarkıları Nilüfer Akbal tarafından da yorumlandı.

Uzun bekleyiş ve emeğin ardından 2008 yılında çıkardığı ikinci solo albümü ” WENDA ” , dinleyici kitlesi tarafından oldukça beğenildi.

Halen Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde Öğretim görevlisi olarak çalışan müzisyen ,bir süredir pek çok sanatçı arkadaşı ile birlikte Kürt müzisyenlerinin kurumsal bir yapı içinde dayanışması ve Kürtçe sözlü müziklerin daha özgür ve profesyonel koşullarda icra edilebilmesi için uğraş veriyor. Mehmet Atlı şu sıralar, şarkılarından ve enstrümantal çalışmalarından oluşan iki ayrı albüm projesi üzerinde çalışıyor.

1975 yılında Doğanköy, Çemişgezek, Tunceli'de doğmuş ve gençlik yıllarında Ateş Yanmayınca, Seyir, Keçe Kurdân ve Nûpel adlı dört albüm çıkartmış, Türkiye ve dünyanın çeşitli yerlerinde konserler vermiş. Aynı zaman da Kürtçe ve Türkçe birçok şarkısı vardır.[3] Yavuz Turgul'un Gönül Yarası ve Fatih Akın'ın İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek filmlerinde şarkılarıyla yer almıştır. Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü filminin müzik albümünde de bir parça seslendirmiştir. Metin Kemal Kahraman, Orient Expressions, Kardeş Türküler, Ahmet Aslan - Mikail Aslan ve daha birçok müzisyenin albümlerinde yer almıştır. Birçok müzisyenle birlikte dünyanın ve Türkiye'nin çeşitli yerlerinde konserler vermiştir.

[accordion] [item title="Albümleri"]
  • 2002: Seyir
  • 2004: Keçe Kurdan (Kürt Kızı)
  • 2005: Bahar, Kardeş Türküler
  • 2005: Miraz (İstek), Mikail Aslan ile birlikte
  • 2005: Nûpel (Yeni Yaprak)
  • 2010: Rewend (Nomad/Göçebe)
  • 2013: Hevra (Beraber/Birlikte) [/item]

 [item title="Konuk olduğu albümler"]
  • 2016: Hawniyaz (Cemil Qoçgiri) 
  • Güldünya Şarkıları, (2008)
  • Zülfü Livaneli Bir Kuşaktan Bir Kuşağa, Dağlara Küstüm Ali (2016)
  • Cemil Qocgiri, Tembur & Harp (2015), Heya (2005)
  • Kardeş Türküler, Bahar (2005)
  • Mercan Dede, Nefes (Breath), (2006)
  • Mikail Aslan, Miraz (2005)
  • Orient Expressions, Divan, (2004)
  • Nederland Blazer Ensemble, Turqoıse (2006)
  • Mor ve Ötesi, Mermiler (2012)
  • A. Rıza - Hüseyin Albayrak, Böyle Buyurdu Aşık (2013), Şah Hatayi Deyişleri (2005 )
  • Metin Kemal Kahraman, Ferfecir, (1999), Sürella, (2000)
  • Lütfü Gültekin, Gül Türküleri (2003), Derman Bizdedir, (1999)
  • Grup Yorum, Yürüyüş, (2003)
[/item] [/accordion]


1954 yılında Ankara‘da doğdu. Müzikle ilgilenmeye, çocukluğunun geçtiği Elazığ’da başladı. Keman ve bağlama öğrenmeye de o yıllarda yöneldi. Liseyi Ankara’da tamamladıktan sonra özellikle babasının isteği üzerine fizik-kimya öğrenimi görmek için Almanya’ya gitti.

1973 yılında gitar öğrenmeye başlayan Oğur, Doğu müziğindeki sesleri de kullanabilme gereksinimden dolayı birkaç yıl içinde perdesiz gitarı yaparak müziğe kazandırdı. Almanya ve Avrupa’nın öteki ülkelerinde gitarcı olarak çalıştı.




1980 yılında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarına girdi. 5 yıllık eğitimi tamamlayan Erkan Oğur, askerlik dönüşü sonrasında konservatuarda ud dersleri verdi. Aynı dönemlerde öncelikle Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil olmak üzere birçok müzisyene perdesiz gitarla eşlik etti. Birçok konser verdi.

1989’da Amerika’ya giderek birçok sanatçıyla ağırlıkla Blues olmak üzere çalışmalar yaptı. Perdesiz gitarın Batı müziğe girmesini sağlayan Oğur’un, perdesiz gitarla yaptığı bir albüm Almanya’da liste başlarına tırmandı.

Müzikteki arayışlarının yanında, çalgılardaki geliştirme çalışmalarını Kemal Eroğlu ile birlikte sürdürmektedir.

Türkiye ve Türkiye dışında birçok konser veren Oğur, Fahir Atakoğlu, Bülent Ortaçgil, İsmail Hakkı Demircioğlu ve Okan Murat Öztürk gibi birçok sanatçıyla çalışmalarını sürdürmektedir.


19 Ağustos 1980 tarihinde Halil İbrahim ve Kevser Altunsaray'ın oğlu olarak Kırşehir'de doğan İsmail Altunsaray, 12 yaşında bağlama çalmaya başladı. 1997 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Temel Bilimler Bölümü’nü kazandıktan sonra öğrenimi boyunca kendi üniversitesi başta olmak üzere çeşitli üniversite ve toplulukların ulusal ve uluslararası etkinliklerinde yer aldı. 



2002 yılında konservatuvar eğitimini tamamlayan Altunsaray, 2003 yılında TRT İstanbul Radyosu Türk Halk Müziği Birimi’ne akitli sanatçı olarak kabul edildi. Bu dönemde çeşitli televizyon ve radyo programlarında icracı ve solist sanatçı olarak yer aldı
2005 yılında Haliç Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Musikisi Ana Sanat Dalı Yüksek Lisans Programı’nda lisansüstü eğitimini başarıyla tamamladı.
İTÜ Halk Bilimleri ve Sanatları Kulübü’nün 2006 yılından beri düzenlemekte olduğu; Neşet Ertaş, Musa Eroğlu, Erkan Oğur gibi ustaların da katılımıyla gerçekleşen  “İTÜ Bağlama Günleri” etkinliğinde solo performanslar gösterdi.
2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi TİKA’nın desteğiyle düzenlenen 9. Uluslararası Sürmeli Festivali bünyesindeki ”Nida Tüfekçi Altın Bağlama Kültür Sanat Ödülleri” adını taşıyan organizasyonda Türk Halk Müziği İcracılık Dalı’nda Teşvik Ödülü aldı.
İsmail Altunsaray, 22 Nisan 2009 tarihinde Avrupa’nın en prestijli konser salonlarından Berliner Philharmoniker Chamber Music Hall’da, “Bozlak ve Flamenko” sentezinin başarıyla gerçekleştiği bir konsere imza attı. “Alla Turca: Orient and Occident Meet for a Cultural Dialogue of Instruments and Voices” başlıklı konserde, kendisine kopuz ve perdesiz gitarda Erkan Oğur ile İspanyolların dünyaca tanınmış Flamenko gitaristi Paco Pena ve geleneksel anlamda dünyaca tanınmış vokallerinden biri olan Miguel Ortega eşlik etti.


1948 yılında, aslen Makedonyalı Türk göçmen bir ailenin çocuğu olarak Muğla'da dünya geldi. Babasının tayini nedeniyle küçük yaşta Van'a yerleşti ve 10 yaşına kadar orada yaşadılar. Türk halk müziğinin ve protest müziğin önde gelen adlarından biri olan Selda Bağcan, müzik yaşamına 1971'de Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Mühendisliği öğrencisiyken başladı. Çıkardığı ilk iki 45'lik plak bir milyon dolayında satılınca, meslek olarak müziği seçmeye karar verdi.
2010 Grammy Ödülleri'ne en iyi rap albümü ve en iyi rap performansı dallarında aday gösterilen Brooklynli hip-hop sanatçısı Mos Def, son albümü The Ecstatic'te yer alan "Supermagic" adlı parçada "İnce İnce Bir Kar Yağar" türküsünü kullandı. Selda Bağcan'ın 1976'da piyasaya sürdüğü Türküola albümünde yer alan Aşık Mahzuni Şerif'in "İnce İnce Bir Kar Yağar" türküsü, Electronic Arts adlı oyun şirketinin piyasaya sürdüğü Skate 2 oyununda da Mos Def uyarlamasıyla yer aldı. Gerçek adı Dante Terrell Smith-Bey olan Amerikalı aktör ve müzisyenin albümünde bu türküyü kullanması, albüm kritiklerinde Bağcan'dan bahsedilmesine, birçok müzik dergisinde Selda Bağcan adının geçmesine yol açtı.
İspanyol müzik araştırmacısı Vicente Fabuel’in Selda Bağcan hakkındaki yorumu ise şöyle: “Türk vokalisti Selda, doğu kültüründen çıkmış sayılı efsanevi kadın seslerden biridir. O büyük çöllerin ortasında az bulunur vahalar gibidir. Bir insan nasıl bu kadar çevik, bu kadar derin, bu kadar yaratıcı ve bu kadar hissederek şarkı söyleyebilir.”

Bajar, Kürtçe’de “şehir” anlamına gelir. Bajar, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğunun bir projesi olan Kürtçe, Zazaca ve Türkçe folk rock müzik grubudur. Vokalde Vedat Yıldırım ve Burak Korucu, elektro gitarda Cansun Küçüktürk, bas gitarda Ari Hergel, klavyede Ferhat Güneş ve davulda Erdem Göymen yer almaktadır.



Bajar Albümleri 
Nêzbe / Yaklaş (2009)
B’xêr hatî / Hoşgeldin (2012)
Babamın Kanatları Orijinal Film Müzikleri (2017)

Bajar’ın Yer Aldığı Albümler 
…bir eksiğiz – Cinayet Saati 2014

Bajar’ın Aldığı Ödüller
2016 – 23. Altın Koza Film Festivali – En İyi Müzik Ödülü[8] Kazandı
2016 53. Uluslararası Antalya Film Festivali En iyi Müzik Ödülü Kazandı
2017 49. Sinema Yazarları Derneği Ödülleri En İyi Film Müziği Kazandı
2017 28. Ankara Uluslararası Film Festivali En İyi Özgün Müzik


Mikail Aslan 1972 yılında Dersim´de doğdu. 1994 yılında mülteci olarak Almanya´ya yerleşti. Bu dönemden itibaren müzikle daha yoğun ilgilenmeye başladı. Çocukluk yıllarından beri bağlama çalan Mikail Aslan ana dilinde ilk bestelerini Malatya´da okuduğu dönemlerde yaptı. Yıllarca hayalini kurduğu ana dilindeki ilk solo albümünü (Agêreyis) 1998 yılında Almanya´da kaydetti.




2000 yılında Michael Weil ve Dieter Schmalzried ile beraber “Mikail Aslan Ensemble”ı kurdu. 2001 yılında iki yıl süren bir hazırlığın ardından, Almanya` nın Mainz kentindeki Peter Cornelius Konservatuvarı´nda klasik gitar bölümünü kazandı. 2005 yılında klasik gitar öğretmeni olarak bu konservatuvardan mezun oldu. Albüm çalışmaları yanında bir de Zazaca deneme kitabı bulunmaktadır.

2005 yılında otantik müziğini Senfoni Orkestrası ile buluşturma fikrini hayata geçirdi. „Connections - Remayıse Munzuri“ adlı eserini Alman besteci Gerhard Fischer-Münster ile beraber işleyip Almanya da sergiledi. Alman basınında büyük ilgi gören bu eser, çeşitli Radio ve TV’de de yayınlandı. Bu çalışmaları dışında çeşitli belgesel filmlere de müzik yaptı: Barbara Trottnow, „Kadir - der Baumwollbauer“ (2003) ve „Emine aus İncesu“ (2005). "Kick off" 2009 - Hüseyin Tabak (Prodüktör Josef Aichholzer), „Iki Tutam Şaç“- 2010 Nezahat Gündoğan.

Diğer çalışmaları Agêrayis (1999), Kilıtê Kou (2003), Miraz (2005), Zernkut (2008), Pelguzar (2010), Petag ( Dersim Ermeni Hak Sarkıları 2010), Hayig (zazaca kitap-deneme, 2010), Repertuar (Sanatçının bugüne kadar söylediği tüm şarkıların nota ve sözlerini içeren kitap, 2012) ,Xoza (2013),

Venge Royi (2015) Siverekli şair ve söz yazarı Kadir Büyükkaya'nın bestelerini deneyimli müzisyenlerle birlikte icra eden Mikail Aslan'ın yeni albüm çalışması iki yıl süren titiz bir çalışmanın sonunda tamamlanabildi. Siverek'in geleneksel müziği açısından bir ilk olan ve bundan dolayı da tarihi öneme sahip bu albüm, kaybolmakla yüzyüze olan Siverek Dımılicesine yeni bir soluk aldırıyor.


Koma Hîvron, 2000'li yılların başında Êlîh(Batman)’de müzikle uğraşmaya başlamıştır. Bir süre sonra konserler veren grup yörede tanınmıştır. 2007 yılında 9 şarkının söz ve müziği gruba ait olan toplam 11 şarkıdan oluşan ilk albümlerini çıkarmışlardır. İlk olarak Rojda’dan duyduğumuz “Xeriba beyani” adlı anomin şarkıyı grup üyelerinden Nusret, annesinin yardımıyla gün ışığına çıkartmıştır




Hîvron 2000'li yılların başında Batman'da müzikle uğraşmaya başladı. Bir süre sonra konserler veren Hivron yörede tanındı. 2007 yılında 9 şarkının söz ve müziği ait olan toplam 11 şarkıdan oluşan ilk albümünü çıkardı. Nusret, annesinin yardımıyla gün ışığına anonim eserleri gün ışığına çıkartmaya çalışıyor. Kürt müziğini, Batı müziğinin farklı tarzlarıyla sentezleyip kendilerine özgün bir tarz oluşturmaya çalıştıklarını belirten Nusret ; Acıyı-tatlıyı, sevinci-hüznü, güzeli-çirkini, sevgiyi-nefreti kısacası insanı insan yapan bütün her şeyi içinde barındıran iç dünyamızdan beslenerek müzik yaptıklarını belirtiyor. Hîvron, Batman'da kürtçe müzik çalışmalarını sürdürüyor. Dinlediğimiz müzikte kendimizi kesinlikle sınırlandırmıyoruz. Dinlediğimiz her müziğin bize bir zenginlik kazandıracağına inanıyoruz. Nasıl ki bir yazar farklı kişileri okuyarak yazın ruhunu zenginleştiriyorsa, aynı şekilde bir müzisyen de müzik ruhunu değişik müzikleri dinleyerek zenginleştirir.

"Müziğin ruhunu, aşktan başka bir şeyle anlatamam" diyen Percy Bysshe Shelley, Umut Altıncağ'ın müziği ile olan ilişkisini tanır gibi konuşmuş.
28 Haziran 1974 hastaneye yetişmeden yolda dünyaya gelmiş Umut Altıncağ. Belki bu yüzdendir hayatında yolculuklar vazgeçilmez olmuş. Çocukluk ve gençliği Dersimde her sabah yüzünü güneşe dönen masal zamanlarında ve masal dilinde geçiyor. Çocuk yaştan itibaren eski Dersim kılamlarını köyün yaşlılarına söyleyerek bu Aşkın tılsımına değiyor.
Onun için müzik aslında ses ve nefes verirken sessiz olmaktır. Sonsuz armoni evrenin kendi sesidir sessizliğin içerisinde. Bu sessizliğin içerisinde bir arayıştır Umut şarkıları yaratmak ona göre.
Köy yaşlılarının onlara kendi ana dilleri olan Zazaki de anlattıkları masallarla büyür. ilkokul çağlarında Türkçe ile tanışıncaya kadar tek konuştuğu dil Zazaki olur. Dersimde 12 Eylül sonrası dönemin Belediyesi tarafından organize edilen bir etkinlik kapsamında söylediği bir Zazaki parça ile serüven onun icin başlar.

O dönemde hiç bir kimse büyük kitlelere Zazaki söylememiştir. Sanatçı o etkinlikte Zazaca bir parça söyleyerek herkesin gönlünü fetheder ve bununla birlikte insanlar kendi dilinde ilk defa alenen bir şarkı duyarlar ve zincerler bir yerinden kopar. Bu sevgi seli Onu bir halkın acısını, dilini, sevincini, hikayelerini söylemesi icin yollara düşürür. Ve İstanbul macerası başlamış olur. 1991 yılında halk müziğinin üstadı Arif Sağ ile tanışır ve onunla birlikte "Umut yüklü Bahar" albüm çalışmalarına başlarlar. O zamana kadar Barış Erdoğan olan sanatçı bu albümle birlikte Umut Altıncağ ismini alır. Istanbul macerasına 1996 yılında çıkardığı „Düşler Vadisi“ albümü eklenir.
Zorunlu olarak 1996 yılından itibaren bu sevdaya rotasını yurtdışına çevirerek devam eder. Yurtdışında sayısız etkinlik ve konserlerde bu sevdayı ilmek ilmek haykırır. Bu süreç içerisinde beslendiği topraklara ve o Aşka olan özlemini, biriktirdiği bestelerle Fuat Saka ile tanışır ve "Mevsimsiz kar" albümü doğar.
Sanatçının albümleri büyük yankı uyandırır ve hayran kitlesi Dersim sınırlarını ilk albümden itibaren aşar. Kendisi halen yurt dışında yaşamaktadır. *

MKRdezign

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget